14 Eylül 2016 Çarşamba

EM-PATİ

Her gün çoğu artık refleks haline gelmiş diyebileceğimiz düzeyde hareketler yapıyoruz. Her nefes alışımızdan sonra ne olacağını bilmeden yaşarken bir sürü yeni olayla karşılaşıyoruz. Hepsi için ayrı bir düşünme, zaman, plan... Hepsi beynimizde boş bulduğu bir koltuğa yerleşerek diğerlerini bekliyor. Tiyatro salonundaki seyirciler gibi her gelen bir sonrakini bekliyor ki oyun bir an önce başlasın. Oyunumuzun perdeleri açıldığı zaman karşımızdakine, o anki duygularımızı yansıtmazsak kimse bizi anlamaz öyle değil mi ? Demek istediğim aslında karşımızdakine ''Empati'' nin önemini söylemektense hissettirmeyi bilmemiz gerektiği. Daha önceki yazılarımda dediğim gibi cinsiyeti olan beyinlerimiz için kadın beyninin (erkekte de bulunabilir.) empati özelliği erkek beynine göre (kadında da bulunabilir.) daha dramatiktir. Yani tiyatromuzun konusu dram üzerine yazılmış olma ihtimali daha fazladır. Erkek beynine geldiğimde ise bazı şeyler daha net ve kesin çizgilerle olduğu için empatinin büyüsüne kapılması biraz daha zaman alıyor diyebilirim. Bu tiyatro oyunu bizi anlatan, yaşadıklarımızı yansıtan bir oyun olduğu için bizim elimizde olmayan onca olayı da beynimizdeki her hücreye açıklamak zorundayız. Empati de aynı yaşadıklarımız gibi bizim bilincimizin elinde olmaktan çok;
nörolojik olduğu kanısına varılmıştır. Biz daha var olmadan oluşan ve bizi bekleyen onca şey gibi bu özelliğimizde yeri ve zamanında hem bizim hemde karşı tarafın tepkisini etkilemektedir. Farkına varmadan yaşadığımız ikili diyologları durup bir kere daha düşündüğümüzde '' seni anlıyorum.'' cümlesini yakalayın. İşte karşındakine karşı ayna nöronlarınla kendini özdeştirdiğinin en büyük kanıtı. Belki de o yüzdendir ya sahnede, televizyonda daha doğrusu karşında ağlayan biri gördüğün zaman içinin bir garip olması. Beynimizdeki her bir hücre o perdenin kapanışına yakın olayı anlıyor ve ona göre ayağa kalkıp alkışlıyor veya koltuğuna gömülüp sümüklerini içine çekiyor. Arada bir iki tane sabit duranlar elbette var biz onlara mantık diyoruz. Neyse konumuz o değil...  Tüm bu anlattıklarımın özetine gelelim. Ayna nöronlarımızı iyice kucaklayıp hayat sahnemizi en iyi gören koltuğa oturtmalıyız. En önemlisi de onları her gün bir öncekine göre biraz daha geliştirip çevremize öyle bakmalıyız. Herkesin, her şeyin biraz daha ''anlayışa'' ihtiyacı vardır.








3 yorum:

  1. Güzel bir yorumla karşı karşıyayız... Harika bir yazı. Bundan sonraki yazılarını merakla bekliyor olucağım kalemine sağlık..! 🙏🏻

    YanıtlaSil
  2. Mükemmel olmuş bir sonraki yazını bekliyoruz ��

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten güzel bir yazı olmuş.Devamını bekliyoruz.😀

    YanıtlaSil