27 Nisan 2016 Çarşamba

Her şey AYNI

Hayatımız düzenli ve ''aynı'' ilerlediği zaman her şeyin yolunda olduğunu düşünürüz. Ne kötü bir yanılgı aslında. Bu bir kitabın tüm sayfalarının aynı basılması gibi ama bizim fark edemediğimiz kadar derin... Kendime dönüp baktığım zaman çok farklı bir şey göremiyorum aslında. Ne yapabilirim ? diye soruyorum kendime.Bir şeylerin farklı olması gerekiyor. Çünkü beyni en çok yoran ve körelten şeyin monotonluk olduğunu biliyorum. Hep aynı bölgeleri çalıştırırken diğer taraftaki nöron ışıklarının sönüşü, derin uykulara çekilmeleri ve en sonunda kazanılan becerilerin arka raflara kaldırılıp unutulması... Fark edemediğimiz bir girdabın içinde dönüyoruz aslında. Gözlerinizi kapayıp 5'e kadar sayın. Gözlerinizi açtığınızda dünya üzerinde 1300 insan artık olmayacak. Bir gün o 1300 kişiden herhangi biri olacağımız belliyken neden bu okyanusu keşfetmiyoruz ki! 40 lı yaşlara kadar sürekli genişleyen ve bilgiye aç bir canavarı neden beslemeyelim ki ? En basit gördüğümüz, aslında bizden başka canlının bilinçli yapamadığı gülme eylemini bile beynimiz monotonluktan çıkarıp 5 farklı bölgenin aynı anda çalışmasını sağlarken biz hala monoton hayata güzel gözüyle bakalım. Küçük şeylerle başlayabiliriz aslında. İnsan normal uyanma saatinden 1 saat kadar önce uyandığı zaman beyin hala rüya modunda olduğu için yaratıcılık seviyesindeki artışla neler yapabiliriz diye bakabiliriz. Aklınıza gelen ne varsa denemeye değer! Küçük diye önemsemediğimiz şeyler bile hayatımızı sil baştan yapabilir. Bunun en güzel örneği beynimizdeki minik amigdaladır. Bir çok özelliği bulunuyor ama en beğendiğim özelliği, karşımızdaki insanın yüzüne bakarak duygularını anlamamızı sağlaması. Düşünsene kim bilir kaç beladan kaç tane sorundan kurtardı bizi. Veya şu anda sevgilin varsa onun senden hoşlandığını sana anlattı, farkettirdi. Uyurken bile 25 watt enerji üretebilen beynimize daha farklı ve daha güçlü enerjiler bulmalıyız. 90 milyar nöronun hepsini aynı anda çalıştıramazsak bile 1 kere yakıp söndürsek yeter. Nasılsın sorusuna ''Her şey AYNI'' demeden önce düşünmeliyiz. Hepimiz hangi yaşta olursak olalım. Aynı olması iyi mi kötü mü bunu size bırakıyorum ama hayal gücümüzün bir sınırı yoksa; yapabileceklerimizin ve insanlar içinde farklılıkların sınırsız olabileceğini inanıyorum. Bir yerden başla! Bir eşya, bitki, alışkanlık veya bir insan... Kafaya takınca her şeyi yapabilen varlıklar olarak ''Her şey Aynı'' dememeyi kafaya takmalıyız. Daha yanıp sönmeyi bekleyen 90 milyar nöron dururken onları yüz üstü bırakamayız ya!

13 Nisan 2016 Çarşamba

DEĞERİNİ BİL

Zaman... Kim durdurabilir ki ? Hangi icat ? Hangi alet ?... İlerledikçe her şey aynı görünsede bir sürü şey oluyor hayatımızda. Kimse aynı kalmıyorken hiçbir şey yerinde durmuyorken zaman neden dursun ki ! Ağızdan tek kelimede çıkan bu sözcüğün içine uçsuz bucaksız şeyler sığıyor. Mezar taşlarındaki doğum ve ölüm tarihi arasındaki o kısa çizgi gibi... Aslında herkesin o çizgileri farklıyken uzaktan baktıkça aynı geliyor bize. Her bir mürekkep damlası bir anı gibi duruyor orda. Doğumdan... Ölüme... En yakın arkadaş, sevgili, eş, çocuk, iş... Hepsi farklı ve özel oluyor. İnsan öldükten 7 dakika sonra beyin ölümü gerçekleşir. Bu 7 dakikada kişinin hatıraları hızlı bir şekilde gözünün önünden geçer. O hatıralar içinde neden sen olmayasın. Birinin son 7 dakikasında gözünün önünden geçen son hatırasında... Beynindeki son nöronun elektronu da seninle sönerken yanında olmak... Üç noktaların bile yetersiz kaldığı bir durum bu. Böyle bir zamana eninde sonunda geleceğimiz gerçeğini hep unutarak yaşıyoruz. 2.5 milyon gigabyte hafızamızı hep aynı şeylere dolduruyoruz. Gereksiz şeylerle boğuşurken birbirimizden sadece ''Özür dilerim.'' i sakınıyoruz. Düşünsene ! Son 7 dakikanda, kimse seni tekrar hayata bağlayamadığı o anda gözlerinin önünden gerçekten senin için özel olan biri geçmezse... Veya o gözümüzde çok büyüttüğümüz ''özür dilerim.'' i sakındığın kişi geçerse... En garibi de bu anın ne zaman geliceğini bilmiyoruz. Bu anı unutup hep zor şeyler için kendimizi yıpratıyoruz ama beyin basit şeylerden hoşlanıyor. Evet dediğim bilimsel kanıtlanmış bir şey ! Basit bir özür dilerim, basit bir gülümseme, basit bir sarılma, basit bir seni seviyorum, basit bir teşekkür ederim.Bence oldukça basit! Beyin yine en iyisini biliyor. Bu kadar basit şeylerle son 7 dakikanı değil yıllarını sevdiklerinle doldurabilirsin. Kazık mı? Tabi ki yersin ama yeni birileri gelmeyecek mi sanıyorsun ? Hangi yara şu ana kadar iyileşmemiş ki... Bunu okuyup o kadar kolay değil ama diyenleri duyar gibiyim. Biliyorum. Kolay değil. Ama beyin basit şeyleri sever, Unut. Son 7 dakikam için yanımda şimdi olmasa bile o anda elimi tutmasını isteyeceğim kişiler için basit şeyler yapmalıyım(ız). Sev, Gül ve bunu tekrarla. Gerisi gelir. He, gelmezse mi ? Unut ve başa dön... Bakalım senin son nöronun kimi düşünerek sönecek. Unutma 2.5 milyon gigabyte doldurucak çok yıl en önemlisi de yanında olacak çok insan var. Değerini bil.



6 Nisan 2016 Çarşamba

DOST MU KARDEŞ Mİ BİLEMEDİM...

''Ortak olmak her sevince her derde, kedere ve yürümek ömür boyu beraberce el ele...'' dediğimiz özel insanlar için... Hani böyle en derindeyken her şey bitti derken elini tutan o insandan bahsedeceğim. Hani yüzlerce saçma sapan fotoğraflarımız olmasına rağmen hala daha öyle fotoğraflar çekinmeye devam ettiğimiz insan var ya onu (onları) diyorum! Kendimden örnek vermeyi hem çok seviyorum hemde size kendimi anlatmak istiyorum. Şu anda bu bahsettiğim insanlardan bazıları öz kardeşimden bile daha çok tanıyor beni. Öyle çoğul eki kullandığıma bakmayın en fazla 3 tanedir benim ama hepsi de birbirinden değerlidir. Şu bir gerçek ki günümüzde herkes birbirine iki sohbet sonunda ''kardeşim'' demeye başlıyor. Beynin ilgi isteği çok fazla olabilir ama bu kadar da aşağı da olmasın. Bende bunu yapmışımdır sonuçta patronuma(beynime) karşı gelmek epeyce zor oluyor.Ama ''kardeşim'' dediğim asıl biri vardır ki empati duygusunun en hat safhada olduğu biri. Artık beyinleriniz bütün nöronlarını aynı anda çalıştırdığı, aynı anda harekete geçtiğiniz o insan... İnsanlar dış görünüş olarak nasıl benzer yaratılmışsa ben inanıyorum ki beyinsel olarak da bir elmanın iki yarısı gibi yaratıldığımız insanlar var. İşin en püf noktası ise o elmanın diğer yarısını bulmak ! Onun gerçekten aradığın kişi olduğunu anlamanın en kolay yolu da gözlerden geçer... Çünkü göz bebeği birine memnuniyetle baktığınızda %45 genişler ve benim her seferinde bu %60 ı  zorluyordu :'')  İşte bunu farkettiğimde onları bırakmama kararı aldım. Kavgalar olmuyor mu e illaki ! Hangi kız reglken birine sataşmıyor ki... Hangi erkek topu istediği yere pas vermediği için saydırmaya başlamıyor ki... Ama evlilikte olduğu gibi bunlar da tadı tuzu oluyor bu bütünün. 2.5 milyon gigabyte hafızamızı doldurmak için enfes anıları toplamamıza yardım ediyor bu insanlar. Kimi 7 sinde , kimi 17 kimise 27 sinde buluyor elmanın geri kalanını. Bu biraz şans işi olsa da tek bildiğim ve tavsiye verebileceğim şey eğer bulduysan bırakma! Küs ama bitirme, kız ama özür dile, darıl ama kin besleme ve hepsinden önemlisi de hep Sev! Ona baktığında(her ne yaşamış olursan ol) hala içinde gülen bir çocuk hissediyorsan bil ki vücudun oksitosinle doluyodur! Bunun için bile onu sevebilirsin!